KARA KEDİ
Hazır mısın diye bir soru geldi hiçlikten. Simsiyah
karanlıktan gelen bu soruya cevap vermekte gecikti. Öncesinde tüylerinde bir
ürperti hisseti. Sonra ne yeşil ne de kahverengi gibi olan gözlerini açıp
boşluğa dikti. Neye hazır mıyım dedi. Boşluktaki ses hiç bekletmeden cevabını
verdi. Dünyaya gitmeye hazır mısın? Benliğini yeni kazanan o beden birdenbire
irkildi öncesinde. İçinde hiç heves olmamasına karşın isteksiz bir evet dedi.
Ve yolculuk başladı. Bir canlının içerisindeymiş gibi hissetti. Yavaş yavaş
algıları yerine geliyordu. Ama hiçbir şey hatırlamıyordu. Nasıl buraya geldim
ben diyordu. Ne oldu? Sebebi neydi? Tekrar gözleri kapandı. İçinde tüm dünyaya
ait garip hisler vardı. Onu taşıyan beden sürekli hareket ediyordu. Buna anlam
veremiyordu. Sürekli rahatsızdı. Geçirdiği bu uzun süre zarfında bu devam etti.
Düşünceleri hep aynı kaldı. Ne olacağını kestiremiyordu. Ve gün geldi çattı
kendini bir anda artık dünya denilen yerde buldu. Baktı ve kabullenemedi.
Buraya ait hissetmediği için geri dönmek istedi. Ama nereye dönecekti. Ölüm ona
bir nefes kadar yakınmış gibi geldi. Gözleri kapandı, nefes almakta zorlandı.
İçinden bir ses bir süre oraya ait olması gerektiğini söyledi. Daha fazla
direnmedi ve kabullendi. Kazandığı bu bilinç şimdiden ona ağır gelmiş gibi
hissediyordu. Nasıl yaşayacaktı bu dünyada. Dünya denilen bu yer yaşamaya
değecek bir yer miydi? Şimdiden sorgulamaya başlamıştı. Etrafını gördükçe
içindeki boşluk büyüyordu. Bu bir doğum değil diye geçirdi içinden. Yeniden
geliş. Belki de bu yüzdendir içimdeki isteksizlik dedi kendi kendine.
Yaşayacağı bu macerada neler öğrenecekti çok merak etmeye başladı…
Önünde bir yol vardı, yürüyordu. Ağaçların yolun kenarlarını
sardığı orta kısmının yeşil olduğu bir yol. Bir anda aklına bu dünyadaki
yükümlülükleri geldi tekrar. Ben ne yapacağım dedi ve sıkıldı. Ben ne
yapacağım? Yürümeye devam etti. Yolun kenarından akan bir su pınarına yaklaştı
elini yüzünü yıkadı. Tam kafasını yerden kaldırmıştı ki bir kara kedi gördü.
Kedi delici gözleri ile ona bakıp yolun daha yeni başladı dedi. Kedinin
konuşmasına mı yoksa kendi içinde düşündüğü şeylerin bir cevabını almasına mı
şaşıracağını anlamadı. Elleri ve bütün vücudu titredi. Konuşmakta güçlük
çekiyordu. Nasıl yolum daha yeni başladı dedi. Kedi ona son bir bakış atıp
göreceksin dedi ve ortadan kayboldu. Titreye titreye yürümeye devam etti.
Kafasının içinde bir yankı şeklinde sözler tekrar edip duruyordu. Nasıl
kabullenecekti bu durumu. Nasıl, nasıl, nasıl diye sayıkladı. Kafası çok
karışıktı. Öyle ki sanki beyninin içinde sarmallar ve bu sarmalların oluşturduğu
derin bir örgünün içinde kaybolmaya başlamıştı. Yorulduğunu hissetti. İleride
biraz uzanıp uyuyabileceği bir yer buldu ve hiç düşünmeden oraya geçip uyudu.
Gideceği yere daha çok yolu vardı. Biraz dinlenmenin zararı yoktu. Serin serin
esen rüzgarların arasında ferahlamış hissederek uyandı. Yüzünde garip bir
tebessüm vardı. Gözleri parlıyordu. Kalkıp yola devam etme vakti dedi ve yola
koyuldu.
Akşamın güzel sıcaklığında etrafında insanlarla oturuyordu.
Her kafadan bir ses çıkıyormuş gibi hissetti. Herkes kendini, kendi sorunlarını
çözmek için konuşuyor dedi içinden. İzledi, izledi, izledi… Sonra bir ses geldi
ona, nedir bu suskunluk sendeki dedi. Kafasını sesin olduğu yöne çevirip
düşüncelerimi kelimelere dökecek bir halde değilim dedi. Neden sorusu
geldiğinde bilmiyorum dedi ve üstünü kapattı. Acaba dedi bugün yaşadıklarımı
anlatsam mı? Ama anlatırsa ona kim inanacaktı? Kim böyle bir şeye inanabilir
ki. Hem o kadar dünyevi şeyler konuşuluyordu ki artık iyice sıkılmaya
başlamıştı. Kalkıp müsaade isteyip odasına geçti. Yatağa uzanıp tavanı izlemeye
başladı. Bugün yaşadığı şey gerçek miydi? O ses gerçek miydi? Yolunun yeni
başlaması ne anlama geliyordu. Hepsi bir belirsizlik içinde kafasının içinde
dönüp durdu. Benim bu dünyadaki görevim ne? Neyi amaçlayıp neye hizmet
edeceğim. Bunları konuşmayı geçtim düşünmek bile bu kadar ağır geliyorken nasıl
açıklayabilirim ki dedi. Bu yol bizi nereye götürecek göreceğiz dedi kendi
kendine ve uykunun tatlı huzuruna kendini bıraktı.
No comments:
Post a Comment